Henüz köyümde (Gümüşkent) ortaokul öğrencisi olduğum yıllardı. "Nasıl amatör telsizci oldum? (ya da olamadım) başlıklı yazımda anlattığım üzere içime amatör telsizcilik virüsü girmişti bir kere. O yılların kıt imkânları içinde İstanbul'dan -adını bugün bile unut(a)madığım- Yalçın Ofset diye bir yerden kendi kendine radyoculuk kitapları getirtmişti rahmetli babam. Bu kitap setinin içinde bir de şema kitapçığı vardı. En basitinden başlayarak radyo alıcılarının şemaları veriliyordu. Ve en basiti de galen kristalli -veya diyotlu- bir şema idi. Şemada uzuuun bir tel anten ve bir toprak hattı bir bobin ve bir kondansatöre bağlanıyor, bobinden çıkan bir uç da diyota gidiyordu. Herneyse, böyle bir şema idi velhasıl. Daha önce toprağın iletkenlik deneylerini yapmış bir çocuk olarak, toprak hattı için toprağa yaklaşık 20 santim uzunluğunda bir çivi çakmıştım. Pekiii 15-20 metrelik anteni nasıl yapacaktım? Sene 1971-72 idi sanırım, köydeydim ve köyde o kadar uzun teli bulamazdım elbette. Sonunda "dâhiyâne" (!) bir çözüm bulmuştum: E "selvi kavak"ların boyu neredeyse 20 metre yok muydu? Uzunca bir kavağın dibine küçük bir çivi çakmış ve bunu "anten"olarak kullanmaya karar vermiştim. Çalışmamıştı elbette...
Ne zaman anten ve topraklama denilse veya konusu geçse başımdan geçen bu olayı hatırlarım. E şimdi de toptaklama hakkında hukukî konulardan konuşacağımıza göre. (!)
Elektronik merakımın içimde volkan gibi patlamalar yaptığı günlerde "elektronikçileri" kutsar, "elektrikçileri" ise küçümserdim. O da neydi öyle, bir eve elektrik şebekesi döşemenin, saatten gelen kabloların anahtarlara, prizlere ve duylara bağlanmasınn neyi önemli olabilirdi ki! Elektronik mühendisliği varken elektrik mühendisliği ne oluyordu ki...
Başkalarının verdiği şemalara göre bir şey yapmayı ya da yarı hazır kitleri birleştirmeyi elektronik sandığım zamanlar boyunca bu düşüncelerim hiç değişmedi; hatta daha da kuvvetlendi. Sonra yavaş yavaş hazır devrelerde değişiklik yapma isteği duyunca ya da kendim bir devre tasarlamak istediğimde hayatımın en sert kayalarından birisine çarpmaya başladım. O küçümsediğim elektrik bilgileri olmadan elektroniğin olamayacağını anladığım kaya! İşte anten ve toprak /topraklama bilgisi de bunlardan birisiydi.
Evet, diyotlu alıcı yapma zamanım geçti. (Aslında hâlâ istiyorum ) Ama anten olmadan alıcı / vericilerin çalışamayacağını, antenin de yarı yarıya toprak demek olduğunu, hatta topraklama olmadan aktif elektriksel alan antenlerinin çalışamayacağını, topraklamanın iyi sinyal, temiz sinyal ve güvenlik için bir şart olduğunu bana yıllar -ve dolayısıyla tecrübe- öğretti. Bakmayın bâzı nev-zuhur (yeniyetme) "electronic engineer"ların toprak ya da anten konusunda üfürmelerine, atıp tutmalarına ve konuyu önemsiz gösterme çabalarına. Elin gavuru bu işi deneyle, sınama yanılmayla öğrenip bilim hâline getirmiş ve kitaplarında yazmış. Gerçi bizim ülkemizdeki elektrik / elektronik müfredatında da bu konunun "önemli" bir şekilde ele alındığına eminim ama, biz Türkler birazcık "bişi olmaz abi" tavrıyla hareket ederiz ya...
Biz, elektrostatik akımları filan önemsemeyiz. Üreticisinin üzerine kocaman harflerle yazdığı "Dikkat! Elekrostatik-hassas ürün" yazısına bile aldırmayız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder