29 Ekim 2020 Perşembe

MİLLÎ VE MÂNEVÎ DEĞERLERE VE İNSAN HAKLARINA SAYGI

 https://qsl.net/ta2ei adresinde, yıllardan beri bilgi ve tecrübe kırıntılarımı paylaştığım ve bugüne kadar 213 binden fazla kullanıcının ziyaret ettiği şahsî elektronik sayfama yakın zamanda bir ekleme yaptım: "BU İNTERNET SAYFASINDAKİ İÇERİK, MİLLÎ VE MÂNEVÎ DEĞERLERE VE İNSAN HAKLARINA SAYGILIDIR." diye. Bu yazı, sayfanın en altında sürekli akmaktadır. Bâzı tanıdıklarım bizzati bâzıları da mesajla bunun sebebini sordular. Cevabı burada yazmak daha kolay olacak.

Bildiğiniz üzere, bundan bir süre önce İzmir'de cami minarelerinden müzik yayını yapılmıştı:

"İzmir'de merkezi ezan okunan cami hoparlörlerine sızan kimliği belirsiz kişiler, "Çav Bella" şarkısı çaldırdı. Büyük bir şaşkınlığa yol açan anlar cep telefonlarıyla kaydedildi. Skandal görüntülerin paylaşılmasının ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı." (https://www.cnnturk.com/video/turkiye/izmirde-cami-minaresinden-muzik-yayini)

"İzmir'de bazı ilçelerde merkezi ezan sistemine sızarak ikindi ezanı yerine; 'Çav Bella' ve Selda Bağcan türküleri çalınması skandalında flaş yeni gelişme! İzmir'de bazı ilçelerinde ezan yerine cami minarelerinden 'Çav Bella' ve Selda Bağcan türküleri çalımasının ardından merkezi ezan sistemi geçici olarak durduruldu." ( https://www.sabah.com.tr/video/haber/son-dakika-izmirde-ezan-yerine-selda-bagcan-cav-bella-calinmasi-skandalinda-flas-gelisme-video )

Bu kabul edilmesi mümkün olmayan suçun videosunu buradan seyredebilirsiniz.( https://www.youtube.com/watch?v=wgBI9CQ7ceI&ab_channel=AHaber)

Bâzıları bu işin amatör telsizcilerce yapılmış olabileceğini iddia ettiler. 
Bunu üzerinde "amatör telsizcilik" derneklerinin birinin sayfasında "Ezan Sistemlerine Müdahale Hakkında Duyuru" başlığı altında şu açıklama gözüme çarptı:
“Yurdun değişik bölgelerinde camilerin ezan sistemlerinin saldırıya uğramasını ve kimlerce yapıldığı bilinmeyen bu saldırının amatör telsizcilere mal edilmesini kınıyor ve kabul etmiyoruz”.
Dikkat edin, asıl olarak kınanan bu "saldırının" amatör telsizcilere mâledilmesi; cami minaresinden müzik yayını yapılması değil! Bir "ve" bağlacıyla durumun kurtarılması da mümkün olmasa gerek. 
Yahu tamam, ortada bir delil olmadan bu işin amatör telsizcilere mâledilmesi doğru değil. Peki hırsızın hiç mi suçu yok? Hangi dine inanırsanız inanın, hatta ateist, deist olun farketmez. Ortada, 1.9 milyar insan tarafından benimsenen bir inanca yapılan bir saygısızlık var. Bir tek kelime olsun buna da temas etmek, "bir inanca yapılan bu saldırıyı kınıyoruz" gibi AÇIK bir cümle yazmak bu kadar mı zordu? Bu kadar mı bu ülkenin değerlerine yabancılaştık? İspanya'da Katolik hırıstiyan baskısından kaçan Yahudilere kucak açan, fethettiği yerdeki insanların inançlarına müdahale etmeyen bir devlet geleneğinin çocukları bu kadar mı alienasyona uğradılar? Bizlerin ortak paydası İNSAN olmaktır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2 nci maddesinin ilk cümlesi şunu der: "Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir."
Aynı Bildirge'nin 18 inci maddesinde "Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir." hükmü yer almaktadır.
Demek ki inanç özgürlüğü en temel insan haklarından birisidir ve bu hakka saygı göstermek insan haklarına saygının olmazsa olmaz bir şartıdır.
Ne denilebilir ki.. Ancak başkalarına saygı duyabildiğiniz kadar varsınızdır. 
İşte bu yüzden internet sayfama bu kriter cümlesini koydum: BU İNTERNET SAYFASINDAKİ İÇERİK, MİLLÎ VE MÂNEVÎ DEĞERLERE VE İNSAN HAKLARINA SAYGILIDIR.

23 Ekim 2020 Cuma

Türkiye'de amatör telsizcilik

 Amatör telsizciliğin geçmişi konuşulurken, "Amatör telsizciler, II. Dünya Savaşı'nda ABD ordusuna şu kadar muhabereci verdiler" gibi konunun "mânâ ve ehemmiyetini" belirten "uyarıcı" sözler yanında, EME haberleşmesini ve SSB tekniğini amatör telsizcilerin bulduğu gibi "iftihar sebebi" sözler de edilir. Amatör telsizciliğin ve amatör telsizcilerin önemi inkâr edilemez. Ülkemiz, uzun yıllar yasaklayıcı bir kanun hükmü yüzünden amatör telsizcilike tanışamadı. Bu gecikmenin, Ülkemiz amatör telsizciliğinin gelişme noktası açısından negatif bir unsur olduğu açık olmakla birlikte, acaba tek sebep kanunî engel miydi diye düşünmeden de edemiyorum.

Eğer amatör telsizcilik yanında diğer elektronik projelerine de ilgi duyuyorsanız, internette yapacağınız araşırma esnasında Türk amatörlerine ait pek az bilgi, proje ve uygulamaya rastlarsınız. Anlı şanlı amatör telsizcilik derneklerinin ne yaptığı, amatör telsizcilerimizin "parayı bastırıp" aldıkları cicileriyle yaptıkları sohbetler hâricinde neler yaptıklarını ben hep merak etmişimdir. Bu arada, bütün derneklere de haksızlık etmemek gerekiyor. Mesela bir grup amatör telsizci tarafından kurulan TAMSAT Amatör Uydu Teknolojileri Derneği'nin uydu teknolojisi ve diğer konulardaki çabalarını takdir etmemek mümkün değildir. Bunların içinde özellikle de Aselsan telsizleri için yeni bir kontrol sistemi oluşturma çalışmasını eli öpülesi bir çaba olarak görmek gerekiyor. Elbette çalışan, çabalayan başka dernekler de vardır, ama bu çalışmaların sonucunda ne ortaya çıkıyor, ortaya çıkan ürünler internet üzerinden diğer amatörlerin yararlanmasına açılıyor mu sorusunu hâlâ haklı olarak soruyorum.

Bâzı forum sitelerinde ufak tefek kıpırdanmalar hissediliyor; bunların da bir kısmı "Tebrikler ... bey güzel bir çalışma olmuş." yollu ululama bekleyenlerin böbürlenme vasıtası olmaktan öteye geçemiyor. Emeğe, haklara saygı yok denecek kadar az. Bir amatör yazıyor mesela, "bu çalışmanın şurasını da şunlardan aldım, tabii haber vermeden" diye. Hani bir söz vardır "Şecaat arzederken merd-i Kıpti sirkatin söyler" diye, tam o hesap.

Teknik değerlendirmeler, ölçümler, tesler, test sonuçları yok böyle bir şey.. Birisi tutup bir DDS devresi kuruyor (kuruyor diyorum, zira başkasının çalışması) sonra da yazıyor "aman şu kadar başarılı, bu kadar güzel.." diye. Hiç kimse de sormuyor "yahu bu DDS kaç bitlik bir sentezleme yapıyor, harmonikleri hangi seviyede, spur durumu nedir" diye.. Hep aynı tepki... "Tebrikler ... bey güzel bir çalışma olmuş." Tam bir "körler sağırlar, biribirini ağırlar" durumu. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Oysa yabancı amatörlerin durumu çok farklı.. Üretiyorlar, ürettiklerini paylaşıyorlar, çalışmalarının teknik detaylarını, mahzurlarını yazıyorlar ve en önemlisi bir soru sorulduğunda yardıma hazır oluyorlar. Biz neden üretemiyoruz, biz neden paylaşamıyoruz, biz neden yardımlaşmıyoruz anlamak zor.

Gerçi paranız bolsa, her cihazı yurtdışından rahatlıkla getirtebiliyor, sonra bu cihazlarla "hava atabiliyor"sanız, niye uğraşacaksınız yok devreymiş, yok hesapmış, yok kitapmış, yok yazılımmış böyle şeylerle uğraşmaya...

Adınız nasılsa "amatör telsizci..

AMATÖR TELSİZCİLERDEN İNCİLER

Amatör telsizci olmasına oluyoruz da, ah bir de sâdece bildiğimiz konularda kalem oynatsak, fikir beyan etsek... Ne gezer, dedim ya resmen ve belge ile "amatör telsizci"siniz artık. Siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek bu alandaki konuları! Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okurken bir hocam demişti ki "Saçmalama hakkı herkese aittir." Buna da tamam, isteyen istediği gibi konuşsun, yaszın, çizsin; ama başkaları bunları "ilmî gerçek" gibi okuyor, bunlara göre amel ediyor ve hatta başkalarına da bunları öğretiyorsa? Bu konuyla ilgili olarak aşağıda, amatör telsizciler tarafından kalem alınmış bâzı mesajlardan alıntılar ile, bir derneğin hazırladığı amatör telsizcilik kitabı"ndan "seçmeler" bulacaksınız. Alıntılar kırmızı renkte gösterilmiş, açıklaması ise altında yapılmıştır.

[Gürültü] Genlik modülasyonlu sinyaller ile yapışık gelen,statik,atmosferik,elektikli aletlerin yaydığı kaotik frekanslardır. Genlik modülasyonlu sinyalin bant genişliği orta dalgada 9 KHZ olması yada CB'de 10 KHZ olması bu parazitlerin oluşturduğu gürültüleri işitiyoruz.SSB'nin de genlik mod olması ancak bant genişliğinin 1KHZ veya daha az olması nedeniyle etkilenmiyoruz.

SSB modülasyon türünde (J3E) bant genişliği 1 kHz değil 3 kHz’dir. Ayrıca, Atmosferik gürültü (QRN)  ve evremizdeki insan yapısı cihazların yaydığı gürültünin (QRM) bant genişliği ile doğrudan bir ilgisi yoktur. QRN) veya QRM SSB tekniği ile haberleşmeyi de etkiler.

bir DDS kiti kondansatörsüz normal çalışırken, diğer bir tanesi osilasyon yapabiliyor.

DDS, “Direct digital Synthesis” demektir ve asıl amacı dalga sentezlemek, bir başka deyişle  osilasyon yapmaktır. Bu ifadeden, normal çalışan (yani osilasyon yapan) bir DDS’in osilasyon yapmadığını anlıyoruz ki akla ve mantığa ters. Kasdedilmek istenilen, besleme devresinde osilasyon oluşmasıdır.

Ancak alıcı-verici devrelerin temeli aynı. Yani tamamı "super heterodin" denilen teknoloj. Nasıl bir uygulama yaparsanız yapın mutlaka "super heterodin" devre teknolojisini kullanacaksınız.

Tabiki çok basit devrelerde birkaç sistem var, onlar önemsenmeyecek basitlikte.

Bu cihazların üretim dehaları "Kenwood, Yaesu" v.s. mucit ve olağanüstü mühendisleri dahi "super heterodin" sisteminin üzerinde bir sistemi henüz bulamadılar.

1) Süper heterodin tekniği esas olarak alıcılarda kullanılan bir karıştırma ve ara frekans üretme tekniği olup vericiler için söz konusu değildir. Olsa olsa ara frekans elde etmek değil, bir vericiyi istenilen banndda çalıştırabilmek için bir karıştırmadan söz edilebilir, o kadar.

2) Hiçbir alıcı için süper heterodin tekniğini kullanmak zorunlu değildir.

3) Bahsedilen firmaların “mucit ve olağanüstü mühendisleri” artık sayısal sinyal işleme tekniği ve SDR kullanıyorlar.

IF 10Mhz için hayal frekans:  Rf+2IF  ;     Rf=7Mhz    2x10Mhz  ;     7+2x10=27 Mhz civarı hayal frekans oluyor ve 7Mhz lik alıcıda bu yayınlar güçlü olarak dinleniyor. Ya ikinci IF olarak genellikle 455Khz kullanacağız, ya Girişe çok seçici bant geçiren filtreler kullanacağız, yada benim yaptığım gibi 10Mhz lik IF yerine 4915Khz lik IF kullanacağız.

Bir süper-heterodin alıcıda, lokal osilatör frekansı, alış frekansı+ ara frekans (üstten karıştırma) veya alış frekansı- ara frekans (alttan karıştırma) olacak şekilde seçilir. Hangi karıştırma yolunu seçerseniz seçin ve hangi IF’i kullanırsanız kullanın –az ya da çok- bir hayal frekans olacaktır.

Günün 24 saati bir Amatör Telsizcinin vazgeçilmez yaşam dünyasıdır. ... Can ve mal güvenliği ile ülke çıkarlarının korunması konularında gerekli tüm kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya tüzel kişilerle doğrudan temasa geçebilir.

Girişten bir şey anlamadım ama, sakın ola ki “amatör telsizciyim, can ve mal güvenliğini ve ülke çıkarını koruyorum diye her gerçek kişiyle doğrudan temasa geçme hakkına sahibim” demeyin, sonuçları kötü olabilir.

CTCSS (DUYMAALTI TON KONTROLLÜ SİSTEMLER)

67 Hz - 250 Hz arası sesleri insan kulağının duymamasından hareketle ...

İnsan kulağı, 20 Hz’in üzerindeki sesleri –ideal olarak 20 kHz’e kadar- duyabilir. Dolayısıyla, 67 Hz ilâ 250 Hz arasını DUYAR. Bu tonların oldukça düşük seviyede sinyale eklenmesi ve ses frekans güç kuvvetlendiricisinin girişindeki filtre karakteristiğinden dolayı ve oldukça düşük seviyede enjekte edilen bu tonları kullanıcının "işitememesinden" dolayı, tanımlarken “sub-audible” ifadesi kullanılır.

3222 sayılı kanun sebebi ile 1983 yılına kadar yurtdışında ikamet eden ve yurtiçinde resmi kurumlarda çalışan TRAC üyelerinden başka radyo amatörlüğü yapan yoktur.

1983 yılından önce “resmi kurumlarda” amatör telsizcilik faliyeti yapılamayacağı gibi, yapıldığı kabûl edilecek olsa bile bu hak sadece bir derneğe tanınmış olamaz.

İnfraruj Led : İnfraruj led, normal ledin birleşim yüzeyine galyum arsenid maddesi katılmamış halidir. Yani görünmez (mor ötesi) ışıktır.

İnfra “alt”, ultra “öte” anlamlarına gelir. Dolayısıyla infraruj, “kızılaltı” demektir. (Kızılötesi yanlış kullanımdır.) Mor ötesi ise ultraviyoledir. Dolayısıyla infraruj mor ötesi değildir.

Foto transistörün normal transistörden tek farkı, kollektör ile emiter arasından geçen akımı beyz ile değilde, beyz ile kollektörün birleşim yüzeyine düşen mor ötesi ışıkla kontrol ediliyor olmasıdır.

Foto transistör, ışık ile uyarılan bir transistör türüdür. Yapımına göre bu ışık görünen ışık, kızılaltı veya morötesi olabilir.

144 - 148 MHz (2m) Bandı

222 - 225 MHz (135 cm) Bandı

 ITU 1. Bölgede yer alan Türkiye'de 2 m. Bandı 144-146 MHz arasını kapsar. Ayrıca Türkiye’de 135 cm. band diye bir amatör band da yoktur.

NASIL AMATÖR TELSİZCİ OLDUM? (YA DA OLAMADIM)

Ben bir köy çocuğuyum; ağzımda gümüş kaşıkla doğmadığım gibi hiç bir zaman "tuzu kuru" kategorisinde de olmadım.

Sene 1965. 5 yaşındayım. "Alamancı" olan büyük ağabeyim babama NECKERMANN marka bir "çanta radyo" getirmişti.  O yıllarda radyo, büyük, oldukça büyük bir "şey"di. Neredeyse kendisi kadar büyük pilleri olurdu.

Philips lambalı radyo


Neckermann radyo  

    

4.5v'luk yassı pil    

İşte büyük piller..      


Neckermann radyonun ark kapağı

                                                                                                           

Mesela, Çanakkale gazisi dedemlerin evinde Philips marka bir radyo vardı. Yukarıda resmi olan radyoya benzeyen bu radyo, büyüklüğü, ağırlığı, pilleri ve belki de en önemlisi ehemmiyeti ve kıymeti sebebiyle, bir rafta sâbit dururdu. Arkasında, lambaların anot gerilimini sağlamak üzere dikdörtgen prizması şeklinde bir pil bloğu ile flaman akımını sağlayan büyüüük silindirik iki pil vardı. Uzunluğu 50 cm., yüksekliği 35 cm. ve derinliği de 20 cm. civanındaki bu "dev"in yanında, 26,5 cm uzunluğu, 18 cm. yüksekliği ve 8,5 cm. derinliği ile Neckerman markalı bu radyo küçük kalıyordu. Üstüne üstlük o kocaman pil bloğu ve devasa iki silindirik pile de ihtiyaç yoktu. 2 adet 4,5v'luk yassı pille (en üstte sağdaki resim) çalışan bu radyo TAŞINABİLİYORDU!

Görece kıymetli eşyalarını Anadolu insanı bir kılıf içine koyar ki başına bir iş gelmesin, yıpranmasın diye. İşte bu yeni çıkan radyolar için de bezden çantalar dikiliyor ve radyo içine konuluyordu. Bu yüzden de adı "çanta radyo"ya çıkmıştı. Herneyse, bu çanta radyo hayatımın -neredeyse- bütününü değiştirdi.

Evet, 5 yaşındaydım ve bir çocuğun düz mantığı içinde sorulara cevap buluyordum: Radyoda o kadar insanlar konuşuyor, türkü söylüyorlardı. Hatta zaman zaman babam radyoyu karıştırırken lisanlarını anlamadığım insanlar da konuşuyordu bu radyoda. O halde bu radyonun içinde bir sür insan olmalıydı; öyle ya, sesleri geldiğine göre o "kutunun içinde" olmaları gerekiyordu.

Meraktan çatlıyordum, zira radyo küçüçüktü ve şu sorunun cevabını bulmalıydım: O kadar insan bu kutuya nasıl sığıyordu? Çok kısa bir süre sonra cevabını bulmuştum elbette! O insanlar minicik olmalılardı. Böylece bu soruyu da atlatmış iken, bir başka soru takılmıştı aklıma: Peki ama bu kadar çok insan ne yiyor, ne içiyorlardı? Öyle ya, minicik insanların sesi her gün duyulduğuna göre yaşıyorlardı ve yiyip içiyorlardı. Bu sorunun cevabını da çok geçmeden bulmuştum: "Ben küçüğüm, erkenden uyuyorum, annemle babam ben uyuduktan sonra yiyecek ve içecek veriyorlardır."

Bütün sorularıma çocuklara mahsus düz mantıkla cevap bulmuştum; ama bu "küçücük insanları" görmek düşüncesi bir sivilce gibi başlayıp bir çıbana dönüşüyordu beynimde. Bu minicik insanları görmeliydim!

O yıllarda oturduğumuz evimizin altında -çeşitli amaçlarla kullanılan- mağaralar vardı; ki biz bu mağaraların bir yeraltı şehrinin parçası olduğunu çook yıllar sonra öğrenecektik. Bu mağaralarla ilgili ortalıkta bir sürü "alacakaranlık kuşağı" hikayeleri dolaştığı için, evde yalnız kalmaktan çekinir, korkardım. İçimde bu korku ile merakın yarışı başlamıştı. Bir gün merak galip geldi ve annemin bir iş için evde olamayacağı, kardeşilerimin de dışarıda olduğu bir gün evde yalnız kalmak istedim. Heyecanla annemin gitmesini bekledikten sonra, evin dış kapısının mandalını sürgüleyip kapıyı kilitledim, bir çay kaşığı aldım ve radyonun arka kapağındaki tek vidayı açtım.

O da ne?!! Radyonun içinde insanlar yoktu! Ama nasıl olabilirdi bu? Seslerini duyuyordum. Beynim son sürat çalışmaya başladı.. O yıllarda üretilen radyoların ara frekans transformatörleri oldukça büyük olurdu ve etrafı bir metal kutuyla ekranlanırdı. Bu radyonun içinde de irice birkaç metal kutu vardı. Sesi duyulan insanları göremediğime göre bu insanlar olsa olsa bu metal kutuların içinde olabilirlerdi. Hem ilk yasak iş denemem olduğu, her radyoya zarar veririm düşüncesinin doğurduğu korku ve hem de yakalanmak riski yüzünden radyonun kapağını kapatıp vidaladım. O günden sonra gittikçe artan merakımla korkumun savaşı başladı beynimde. Bu savaş içinde ben tekrar evde yalnız kalmanın yollarını aramaya koyuldum. Bir gün istediğim fırsatı yakaladım. Tekrar kilitleme ritüelimi gerçekleştirip aldım çay kaşığını elime, açtım tek vidayı. İşte küçük insanların evi olan metal kutular karşımda idi. Metal kutuyu tutan tırnaklı telleri kenara ittirmeyi akıl ettim ve hoooop metal kutuyu kaldırdım. Aman Allahım! O da neydi? Kutunun içinde insan yoktu! Derhal diğer kutuları da açtım ve hiç birinde insan olmadığını gördüm. Hayallerim mi yıkılmıştı, düşüncelerim mi iflas etmişti bilemiyorum; ama  çocuk beynimi  uğultular, şaşkınlık, hayret, korku, endişe, merak ... velhasıl onlarca değişik his doldurmuştu. Peki ama ... ama ... nasıl yani... nasıl olur... neredeler... bu sesler nereden geliyor... gibi sorular biribiri ardına beynimi istila etmeye başladılar. Bu işi öğrenmeliydim, sebebini, nasılını, niçinini.. işte o gün başladı bendeki amatör telsizcilik merakı, inanması zor ama 5 yaşımdayken ve yarım asırdan fazla bir süredir devam ediyor.

ACABA AMATÖR TELSİZCİ OLABİLDİM Mİ?

İşte burada başlıktaki konu gündeme geliyor. Acaba bir amatör telsizci olabildim mi? Amatör telsizci olmak, ilgili kamu otoritesinin açtığı sınavda başarılı olup belge almakla tamama eren bir statü müdür? Yoksa amatör telsizcilik bir statüye girdikten sonra, belli faaliyetlerle bu statüyü devam ettiren, ilerleten bir süreç midir? Şahsî kanaatim bir süreç olduğu yolundadır. Bu açıdan baktığımda, amatör telsizci olup olmadığımı hep soruyorum kendi kendime.

....

Bu boşluğu siz doldurun; kendinizi düşünerek, kendi yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı düşünerek.

 

 

 

22 Ekim 2020 Perşembe

Amatör Telsizci Kimdir / Kim Değildir

 AMATÖR TELSİZCİ KİMDİR? 

Amatör Telsizci:

- "İnsan" olan kimsedir

- Bilgilerini paylaşan kimsedir

- Nezaket sâhibidir

- Dengelidir

- Millî güvenlik değerlerine saygısı olan ve koruyan kimsedir.

- Sivil savunmanın içinde olan kimsedir.

- Basit de olsa bir cihaz yapabilen kimsedir.

(Bir cihazın “en son modelini” satın alabilse ve alsa bile, oturup basit de olsa bir telsiz alıcısı veya vericisi veyâ bir akü doldurma cihazı vs... yapar)

- Bilgisini kalıcı şekilde yayan kimsedir.

( bilgilerini, bir gün toprak olacak kafasında saklamak yerine kitap yazarak, internette yayınlayarak vs. yollarla kalıcı olarak Başka insanlarla paylaşır.)

- Etnik yapısını veya sâhip olduğu -felsefî, dinî- değerleri amatör telsizcilik faaliyeti için kriter olarak almayan kimsedir.

 

 

AMATÖR TELSİZCİ KİM DEĞİLDİR?

 

- Amatör telsizcilik derneklerini amatörlük dışı her türlü faaliyet için kullanan kimse amatör telsizci değildir.

- Mensup olduğu etnisiteyi, yapıyı, veya değerleri küçümseyen kimse amatör telsizci değildir.

- Dindar olmanın amatörlükle bağdaşmadığını düşünen kimse amatör telsizci değildir.

- Kendisinden daha elverişsiz şartlar sâhip olanları küçümseyen kimse amatör telsizci değildir.

- Alkolün etkisiyle bozulmuş algılarına dayanarak karar veren kimse amatör telsizci değildir.

- “Pahalı oyuncaklarıyla” şehir içinde “chat” yapan kimse amatör telsizci değildir.

 

8 Ekim 2020 Perşembe

 https://qsl.net/ta2ei adresinde özel olarak amatör radyoculuk, umumi olarak da elektronikler ilgili yaptıklarımı paylaştığım bir isternet sayfam var. Ancak, bir web editörü ile düzenleme, bir tfp uygulaması ile sunucuya yükleme zaman alıcı olabiliyor. Blogda yazmak daha dinamik. Hızlıca ekleme ve değişiklik yapılabiliyor. Ayrıca blog yazmak biraz daha sohbetvâri olduğu için amatör radyoculuk ve elektronikle ilgili kimi hususları burada yazmaya karar verdim. Hadi hayırlısı.

İletişim bilgisi

 Zaman zaman -benim çok az kullandığım vasıtalarla- ileti göndererek benimle iletişime geçmek isteyenler olduğunu görüyorum. Bana şu e-posta...